Değiştim. Çok oldu.Bu paradoksun içinde “büyümek” dediğiniz zımbırtı da var, "olgunlaşma" da var. Gözümden kaçmayan bir başka değişimim ise giderek artan, her geçen gün daha da şiddetlenen asabiyetim. Sinirli bir insan oldum ulan. Zaten sinirliydin diyeceksiniz biliyorum.. O halde daha da sinirli oldum. Önceden sadece acıkınca sinirlenen ben, şimdi hemen hemen her şeye karşı agresif bir insan oldum. Bu siniri iki fonksiyona bağlıyorum, daha doğrusu ikinci tahmini haksızlık olmasın diye geliştirdim. İlk sebebim; kendi düşüncelerim ile karşıdaki insanı manipüle etme çabalarım diyebilirim. Onun düşüncelerini umursamadan hatta dinlemeden veya haklı haksız dinlemeden kendi düşüncelerimi ortaya koymam ve onu koruyup kollamam. Napalım dominantlık var biraz.. Evet şimdi ikinci sebep; oldum olası duygusal bir birey olmadım, çocukluğumda falan doğal olarak biraz ağlak olabilirdim ama sonradan eser kalmadı. Geçenlerde "Bizim İçin Şampiyon" filmini izledim orada göz yaşlarıma sahip olduğumu hatırladım, yanlış anlamayın sadece gözlerim doldu. Kalbim suskun halde, ikinci plana geçti hatta bence öldü ve onun yerine saf beyinden oluşan bir şey icat ettim. Şefkati ara sıra copilot olunabiliyor bu illet, zira elbette her zaman birinci pilotun dediği olacaktır. Bir ara sanki ortaya çıkar gibi oldu ancak kısa sürdü..
İnsanların bana zerre yarar sağlamayacakları konusunda kendimi ikna ettim sonunda. Buna inanıyordum ancak iç sesim hâlâ bir yerlerde insanlık vardır diye düşünüyordu. Hayatımda bulunan birkaç kişi hariç gerisine ihtiyacım yok. Güvenmeyi çok denedim ancak her seferinde farklı şeyler oldu. Şimdi bakıyorum acaba sorun bende olabilir mi diye ancak durup dururken ortalığı karıştıracak bir insan olduğumu da düşünmüyorum. Sizce?
Ne istediğimi, nasıl bir birey olmak istediğimi biliyorum aslında ama bir türlü kesin sonuca erişemiyorum. Ne istediğim çok açık, belki klişe olacak ancak ideal bir hayat istiyorum. Arabam olsun ama lüks olmasına gerek yok. Evim olsun 2+1 olsun yeterli, duşuna çok dikkat ederim bu konuyu es geçemem. Eğerki bir haftalığına duygusal biri olacak olursam ki muhtemelen o süreçte hayatımın kadının bulup evlenmişimdir.. Evlatlarıma kaliteli ve geleceği garanti bir hayat sunmak isterim. Zira kendileri de çabalayacaklardır. Onun harici net hiçbir şey yok.En çok buna sinirleniyorum. Gri istemiyorum, ya siyah olacak ya beyaz, ya yin olacak ya yang. Dolar gibi kıvırmayacak- önceden dansöz derdik-
Hayata tek başıma tutunacak kadar sağlam mıyım bilmiyorum, hâlâ yaşıyorum. Değil mi? İşaret açık. Benzerliklerimizi bilmem ama bir farkımız var.-benzerliğimizinde olduğunu sanmıyorum ama kalbin kırılması- Bunu idrak ettim. Seçimler hayatın her yerinde olmuş ve olacaktır. Seçimi ben yaparsam bu benim hayatım olur. Doğru anlatabildim mi? Ben hayatımdaki seçimleri başkalarına bırakmıyor ve benim hayatımı yönlendirmelerine müsaade etmiyorum. Benim demek istediğim şey şu; bana hayatın sunduğu seçenekler arasında benim istediğim bir şık yok. Sürekli bir seçimin içine çekiliyorum, sonra önüme garip garip şeyler geliveriyor. Mesela; hiç bir insan yoktur ki doğacağı yeri, annesini, babasını, kardeşlerini, fiziksel özelliklerini, adını, soy ismini, doğacağı tarihi, dünya ile ilk kez iletişim kurmasına yarayacak olan dilini, hatta dünyaya gelmeyi, (gönderilmeyi) kendisi seçmiş olsun. (din seçme konusuna girmiyorum çok uzun...) Düşünsenize! Belki de japon hanedanlığının yüzlerce yıldır sahip olamadığı erkek çocuk ben olacaktım, kıçımda bez varken "sembolik de olsa" tahta geçecektim. Hiç birinizi tanımazdım!! Belkide insanlar yaratılmadan önce bir yerlerde zar attılar da hayata gözlerini açtıklarında, kimisi açlıktan ölmek üzere olan bir çocuk, kimisi de karun kadar zengin bir adamın çocuğu olarak buldular kendilerini.. Aslında zar atma hakkı bile verilmedi..
SONUÇ OLARAK EVET AGRESYONUM GİT GİDE İLERLİYOR. Şu an ilerledi mesela. Acıktım ve uykum var. Var olun dostlar..